İş güvencesi insanca bir yaşamın ve akademik özgürlüğün vazgeçilmez koşuludur. Bütün üniversite çalışanlarına koşulsuz iş güvencesi sağlanmalıdır. Ne var ki, üniversitenin geleceğini oluşturan araştırma görevlilerinin önemli bir bölümü 2547 sayılı YÖK Yasasının 50/d maddesi uyarınca her yıl yenilenen sözleşmelerle lisansüstü eğitimle sınırlı olarak istihdam edilmekte, sonunda da doktoralarını başarıyla bitiren araştırma görevlileri kapı önüne konulmaktadır.
YÖK yönetimi, iş güvencesinin “memur zihniyetli” akademisyenler yaratacağını iddia ederek sorunu çarpıtmaktadır. Tam tersine, geçici ve süreli istihdam uygulamaları, işini kaybetme korkusuyla kendi fikirlerini ifade etmekten korkan, eleştirel tutum almaktan kaçınan, ve (bu ifadeye katılmasak da) “memur zihniyetli” bir akademisyen modelinin yerleşmesine yol açmaktadır.
Araştırma görevlilerini burslu öğrenci statüsüne indirgeyen YÖK Yasası’nın 50-d maddesi, bazı merkezi üniversitelerde katı bir şekilde uygulanmakta ve doktora sonrasında birçok araştırma görevlisinin işine son verilmeye devam edilmektedir. Buna karşılık, yakın zamana kadar birçok üniversitede doktorasını bitiren araştırma görevlileri, işgüvencesi bakımından görece daha olumlu koşullar içeren aynı yasanın 33. maddesine geçirilerek akademik yaşama devam edebiliyordu.
YÖK 31 Temmuz 2008’de yayınladığı yönetmelikle, bu yolu kapatarak 50/d maddesini araştırma görevlileri için adeta tek tip istihdam biçimi haline getirmiş, doktorasını bitiren binlerce araştırma görevlisinin işine son verilmesinin önünü açmıştır. Ayrıca söz konusu Yönetmelik, araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi ve okutmanların işe alınmasında Üniversiteleri neredeyse tümüyle devre dışı bırakmakta, tek tip akademisyen yetiştirme yönünde ciddi bir adım atmaktadır.
Öncelikle YÖK, Anayasa’da açıkça kanunla düzenlenmesi gerektiği vurgulanan özlük işleri hakkında, yönetmelik ve hatta Yürütme Kurulu kararıyla düzenleme yapmaya teşebbüs ederek hukuk dışı işlemlere imza atmaktadır. Yüksek Öğretim Kurulu üst kurul olmak vasfını aşarak üniversiteleri bizatihi yönetmek arzusundadır ve bunu, üniversite özerkliğini ortadan kaldıran 1982 Anayasasından bile daha “baskıcı bir biçimde” ve hukuksuzluk içerisinde gerçekleştirmektedir.
31 Temmuz 2008 tarihli Yönetmelikle koşut bir biçimde yürürlükte olan 13.10.1984 tarihli Lisansüstü Öğrenim Görenlerden Öğretim Yardımcısı Kadrolarına Atanacakların Hak Ve Yükümlülükleri ile Tıpta Uzmanlık Öğrencilerinin Giriş Sınavları Hakkında Yönetmelik’in 10. maddesi, 50/d hükmüne dayalı istihdamın 33/a’ya çevrilmesi yetkisini Rektöre vermektedir (m.13). Buna dayanarak, fiilen yaratılan “fakülteli” asistan/ “enstitülü” asistan ayrımına gidilmeksizin tüm araştırma görevlilerinin aynı anda, daha güvenceli bir kadro sağlayan YÖK Yasası’nın 33. maddesine geçirilmesinin hukuken mümkün olduğunu ve bu yetkinin hala Rektörlüklere ait olduğu bilinmektedir.
Biz aşağıda imzası bulunan öğretim elemanları üniversitelerin geleceğini oluşturan araştırma görevlilerini doktora sonrasında işgücü piyasasının insafına terk eden ve akademik özgürlüğü ipotek altına alan geçici ve süreli istihdam uygulamalarına son verilmesini talep ediyoruz. Bu çerçevede 50/d maddesi kaldırılmasını ve 31. Temmuz 2008 tarihli yönetmeliğin iptal edilmesini istiyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder