Nihal Kemaloğlu 28.07.2009 Akşam
Piyasa kuralları 'toplumsal olanı' kendi mantığı içinde eritiyor.
Bir kamusal hak olan eğitimin sosyal boyutu yok edildi.
Eğitim ve sağlığın temel bir insan hakkı olduğu metinlerde kalacak.
Yüksek öğrenimde de 'faydalanan bedelini öder' piyasa kuralı yerleştiriliyor.
Üniversite harçlarına yapılan zam sonrası dar gelirli kesimlerin çocuklarına devlet üniversitelerinin kapıları kapandı.
Devletin üniversitelere verdiği kamusal desteği azaltıp, eğitimi paralı hale getirip üst gelir grubunun çocuklarının hizmetine sunan anlayış, özel üniversitelere büyük teşvikler sunuyor.
En zengin %20'lik gelir grubunun eğitim için ayırdığı bütçe en düşük %20'lik gelir grubuna göre 8 kat fazla.
Asgari ücretli, emekçi, emekli ve memurların çocukları, yükseköğrenim hakkından dışlanıyor...
Çünkü babalarının maaşlarının katları miktarlar üniversiteye 'katkı' payı harç olarak isteniyor.
Asgari ücretin 527 TL olduğu yerde biz bu harç paralarını nasıl ödeyeceğiz diyen gençlerin bir kısmı eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalacaklar.
Büyük şehirde okumanın maliyetini zor karşılayan aileler için bu harçlar çok yüksek.
Bir öğrenci '1000 TL maaş alan babam üç çocuğunu nasıl okutsun?' diye soruyor.
İkinci öğretim katkı payları ise %100 ve üstünde artırıldı.
Mühendislik-mimarlık, mühendislik teknoloji, mimarlık tasarım, inşaat, makine, maden, elektrik-elektronik 2.400 TL, Fen ve Edebiyat fakülteleri 2 bin 343 TL, Hukuk, İktisat-İdari Bilimler İşletme, Siyasal Bilgiler 2 bin 160 TL, Veteriner Fakültesi 5 bin 276 TL'ye çıkartıldı. Devlet konservatuarı 6 bin 935 TL, Engelliler entegre yüksek okulu 8 bin 605 TL oldu.
Bu uygulama aynı zamanda özel üniversitelere de öğrenci gidişini destekliyor.
Devlet üniversiteleri adım adım 'özelleştiriliyor'.
Devletin eğitime yaptığı katkıyı yanlış bulan neoliberal eğitim politikaları işbaşında.
Eğitim hizmetleri piyasa koşullarına uydurularak, üniversite de karlılık peşinde bir piyasa kurumu oluyor.
ABD'deki 'piyasacı üniversite modeli' Türkiye'ye uyarlanıyor.
Sermayeye uygun zihniyet ve teknik donanımda iş gücü yetiştirme planı devrede.
Eğitim politikalarında 'karlılık, verimlilik, performans' başat kriterler.
Üniversite, şirket, piyasa üçlüsü bilgiyi bilimselliğinden koparıp paraya çevrilebilen bir araca dönüştürüyor...
Telekomünikasyon, silah sanayi, biyoteknoloji, mikro elektronik alanlara yönelik AR-GE çalışmaları uluslararası tekellere hizmet veriyor.
Küresel piyasalar tarafından istihdam edilecek 'işgücü ' yetiştirecek özel üniversiteler çoğalıyor.
Üniversiteler profesyonelleşerek endüstrinin bir parçası olmaya itiliyorlar.
Dünya Bankası 1990-2005 yıllarında Latin Amerika'da yükseköğrenimi özelleştirmek için 4.6 milyar dolar fon ayırmıştır. Dünya Bankası raporlarında 'yüksek öğrenim kamusal değil özel bir maldır' ifadesine yer verir.
Dünya Bankası'nın bu eğitim politikaları ülkemizde de etkinleştiriliyor.
Oysa ülkemizde kamu üniversitelerin varlığının devamı sosyal devletin varlığının da gereğidir.
Aksi takdirde oluşacak derin sosyal adaletsizliğin ve eşitsizliğin kuracağı yapı nasıl bir toplum olacaktır.
Piyasanın hükmündeki üniversitelerden mezun olanların hizmet vereceği adresler belli.
Piyasa kuralları 'toplumsal olanı' kendi mantığı içinde eritiyor.
Bir kamusal hak olan eğitimin sosyal boyutu yok edildi.
Eğitim ve sağlığın temel bir insan hakkı olduğu metinlerde kalacak.
Yüksek öğrenimde de 'faydalanan bedelini öder' piyasa kuralı yerleştiriliyor.
Üniversite harçlarına yapılan zam sonrası dar gelirli kesimlerin çocuklarına devlet üniversitelerinin kapıları kapandı.
Devletin üniversitelere verdiği kamusal desteği azaltıp, eğitimi paralı hale getirip üst gelir grubunun çocuklarının hizmetine sunan anlayış, özel üniversitelere büyük teşvikler sunuyor.
En zengin %20'lik gelir grubunun eğitim için ayırdığı bütçe en düşük %20'lik gelir grubuna göre 8 kat fazla.
Asgari ücretli, emekçi, emekli ve memurların çocukları, yükseköğrenim hakkından dışlanıyor...
Çünkü babalarının maaşlarının katları miktarlar üniversiteye 'katkı' payı harç olarak isteniyor.
Asgari ücretin 527 TL olduğu yerde biz bu harç paralarını nasıl ödeyeceğiz diyen gençlerin bir kısmı eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalacaklar.
Büyük şehirde okumanın maliyetini zor karşılayan aileler için bu harçlar çok yüksek.
Bir öğrenci '1000 TL maaş alan babam üç çocuğunu nasıl okutsun?' diye soruyor.
İkinci öğretim katkı payları ise %100 ve üstünde artırıldı.
Mühendislik-mimarlık, mühendislik teknoloji, mimarlık tasarım, inşaat, makine, maden, elektrik-elektronik 2.400 TL, Fen ve Edebiyat fakülteleri 2 bin 343 TL, Hukuk, İktisat-İdari Bilimler İşletme, Siyasal Bilgiler 2 bin 160 TL, Veteriner Fakültesi 5 bin 276 TL'ye çıkartıldı. Devlet konservatuarı 6 bin 935 TL, Engelliler entegre yüksek okulu 8 bin 605 TL oldu.
Bu uygulama aynı zamanda özel üniversitelere de öğrenci gidişini destekliyor.
Devlet üniversiteleri adım adım 'özelleştiriliyor'.
Devletin eğitime yaptığı katkıyı yanlış bulan neoliberal eğitim politikaları işbaşında.
Eğitim hizmetleri piyasa koşullarına uydurularak, üniversite de karlılık peşinde bir piyasa kurumu oluyor.
ABD'deki 'piyasacı üniversite modeli' Türkiye'ye uyarlanıyor.
Sermayeye uygun zihniyet ve teknik donanımda iş gücü yetiştirme planı devrede.
Eğitim politikalarında 'karlılık, verimlilik, performans' başat kriterler.
Üniversite, şirket, piyasa üçlüsü bilgiyi bilimselliğinden koparıp paraya çevrilebilen bir araca dönüştürüyor...
Telekomünikasyon, silah sanayi, biyoteknoloji, mikro elektronik alanlara yönelik AR-GE çalışmaları uluslararası tekellere hizmet veriyor.
Küresel piyasalar tarafından istihdam edilecek 'işgücü ' yetiştirecek özel üniversiteler çoğalıyor.
Üniversiteler profesyonelleşerek endüstrinin bir parçası olmaya itiliyorlar.
Dünya Bankası 1990-2005 yıllarında Latin Amerika'da yükseköğrenimi özelleştirmek için 4.6 milyar dolar fon ayırmıştır. Dünya Bankası raporlarında 'yüksek öğrenim kamusal değil özel bir maldır' ifadesine yer verir.
Dünya Bankası'nın bu eğitim politikaları ülkemizde de etkinleştiriliyor.
Oysa ülkemizde kamu üniversitelerin varlığının devamı sosyal devletin varlığının da gereğidir.
Aksi takdirde oluşacak derin sosyal adaletsizliğin ve eşitsizliğin kuracağı yapı nasıl bir toplum olacaktır.
Piyasanın hükmündeki üniversitelerden mezun olanların hizmet vereceği adresler belli.
0 yorum:
Yorum Gönder